Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nın önemli bir hareketi olan İkinci Yeni, planlanmış ve belirlenmiş bir düzlemde ortaya çıkan bir hareket değildir. İkinci Yeni’nin önemli şairlerinden biri olan Cemal Süreya’nın da değindiği gibi “II. Yeni bir akım olarak doğmadı. Bir programı ortak bir bildirisi olmadı.” Kendinden önceki edebi akımlara ve özellikle Orhan Veli’nin de bulunduğu Garip akımına şiirdeki dil ve anlam bakımından bir tepki olarak görülebilecek bu hareket çok kişinin de katılımıyla 1950’li yıllarda, yine Süreya’nın dediği gibi “şiirsel bir devinim” olarak doğdu. Anlam kalıplarını zorlayarak soyut bir anlatıma yönelim ve günlük konuşma dilinden bağımsız, özgün bir dil kullanımı bu hareketin en belirgin özellikleri arasında olup dönemin şairi Atilla İlhan ve eleştirmeni Asım Bezirci gibi isimlerin “anlamsızlık” tanımlamalarına maruz kalmıştır. Bu tanımlamanın uzağında olarak sayabileceğimiz ve ‘anlamsızlığı ilke edinmeyen’ dönem şairlerinden Cemal Süreya 1958’de yayımlanan ilk şiir kitabı olan Üvercinka’sı ile büyük bir beğeni toplar. Şair, güvercin kanadından kısaltarak elde ettiği kitabının ismiyle , hem Üvercinka şiirinin esin kaynağı olan sevgilisine hem de İkinci Yeni’nin getirmiş olduğu sözcük düzenine bir gönderme yapar: “Üvercinka anılması güvercinle karışık bir ad. Bir kadın adı. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram…”
İkinci Yeni şiiri klasik tanımlarıyla anlamsızlığı savunan, eşyayı somutlaştıran, söz dizimini ve hatta sözcük yapısını değiştiren bir akım olarak görülmesinin yanısıra şiirin derinine inildikçe görülebilecek geleneksel bağları da içinde taşıyan bir şiirdir. Şiirleriyle bunun güzel bir örneği olan Cemal Süreya şiirine soyutlaştırma, değişik sözcük dizimi ve bunun gibi birçok yenilikle yaklaşsa da geleneğe bağlı kalan ve sürdüren bir şair olarak karşımıza çıkar. Bu durumu şu şekilde özetler şair: “ Bütün sanatlarda olduğu gibi şiirde de her gerçek yaratışın diriliği, tutarlığı sağlam bir geleneğin varlığına bağlıdır. Kişilik de humour da gelenekten doğar. (…) Çok geri planda şiirsel her yaratış, daha önceki dil değerlerinin, daha önceki şiirin yeni ve özel bir parodi’sinden başka bir şey değildir. (…) Aslında her sanat yapıtının gelenek bağı taşıması gereklidir.” Bu sözlerinden de anlayabileceğimiz gibi Cemal Süreya, şiirinde gelenek ve yeniliği anlamın yanısıra dilde sağladığı birçok yenilikle de vurgulamıştır. Ürettiği ve kullandığı bir çok yeni kalıp ve kelimelerin yanında geleneğe bağlı kalarak bir çok edebi sanata diğer şiirlerinde olduğu gibi Üvercinka kitabında yer alan şiirlerinde de yer vermiştir.
Şair, şiirlerinde gelenekselle olan bağını büyük oranda kullandığı edebi sanatlarla sağlamıştır. Üvercinka kitabının ilk şiiri olan “San” şiirindeki : “Kırmızı bir kuştur soluğum / Kırmızı bir at oluyor soluğum” dizelerinde de görüldüğü gibi “soluk” kelimesi kişileştirilerek bir kuş ve ata benzetiliyor. Şairin burada kullandığı teşhis (kişileştirme) ve teşbih (benzetme) sanatları diğer şiirlerinde de karşımıza en çok çıkan söz sanatları arasındadır. “Önceleyin” şiirinin ilk dizesi olan “Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda” dizesinde yalnızlık kişileştirilerek bir insan şeklinde karşımıza çıkar. Yine aynı şiirde, “Sen çıkardın utancını duvara astın / Ben masanın üstüne kodum kuralları” dizelerindeki teşhis sanatıyla yapılan somutlaştırma gözümüze çarpmaktadır. Şairin kullandığı bir diğer sanatta birkaç şiirinde rastlanılan ve divan edebiyatında bolca kullanılan hüsn-i talil sanatıdır. “Yoksuluz gecelerimiz çok kısa / Dört nala sevişmek lazım” ,“Açlığa saygısından olacak / Beni görünce şapkasını çıkarıyor” ve “Sen ağzını ilave edince atlara / Birdenbire oluyor bu, şaşırıyoruz / birdenbire ötesine geçiyoruz varmak istediğimizin” dizelerinde rastlıyoruz gelenekselle olan bir başka bağına şairin. Bunun yanında şiirlerde belki de en göze çarpan özellik olan şaşırtma ve beklenmezlik anlamlarına gelen terdit sanatına rastlarız. Kitaba adını veren Üvercinka şiirinde bu unsur göze çarpar. Her dizenin sonunda tekrarladığı “Afrika dahil” bölümü son dizeden sonra “Afrika hariç değil.” olarak değişmiştir. Yine aynı şekilde “Dalga” şiirinde “İki gemiciynen Van Gogh’dan aşırılmış / Bir kadının yüzü ha ha ha.” Dizelerinde “ha ha ha” kullanımı bir şaşkınlık uyandırıyor okurun üzerinde. Bunun dışında Süreya’nın şiirlerinde çokça rastladığımız istiare sanatı da gözden kaçmaz. “Üçgenler” şiirindeki “üçgen” sözcüğü, “Elma” şiirindeki “elma” sözcüğü cinsel organları istiare yoluyla işaret etmektedir. “Hamza” şiirindeki bir başka dizede bu sanata örnek verilebilir: “Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü / Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını”. Burada parmak istiare yoluyla paraya benzetilmiştir.
Cemal Süreya’nın gelenekselle kurduğu bağın yanısıra şiirlerine İkinci Yeni şiiri dedirten birçok özellik de daha önce söylediğimiz gibi karşımıza çıkmaktadır. Şair alışılagelen sözdizimini zaman zaman bozmuş, yeni kelimeler ve bazen anlamsız gibi görülen sözlerin altına bir çok anlam yüklemiştir. Örnek olarak “Türkü” şiirinde “…Kadınların ya hem de bilsen nerelerinden / Kahin-klin kahin-klin” dizelerinde görüldüğü gibi “kahin-klin kahin-klin” gibi anlamsız sözcüklerin ardında kastedilen kadınların cinsel organıdır. Bunun yanısıra anlam kalıplarını yıkan, alışılmamış tamlamalar da karşımıza çıkar: “Afrikası uzun bir gece”, “Gibi bir Erzurumlu”. Şiirlerde “telcek-bulutcak” ikilemesi, “gözistan” kelimesi de şairin oluşturduğu yeni kavramlar olarak değerlendirilebilir. Yine alışılmışın dışında olarak argo kullanımı şiirlerde rastladığımız yaygın unsurlardan biridir.
Tüm bu bağlamlarda Cemal Süreya hem kullandığı benzetme, kişileştirme, terdit ve değinmediğimiz geleneğe ait birçok edebi sanatla şiirini geleneksel olanla kaynaştırmış ve süslemiş hem de şiire getirdiği yeni dil kullanımları ve anlamsal sapmalarla yeni olana şiirinde yer vermiştir ve Muzaffer Şerif Onaran’ın dediği gibi “alışılmış kelimelerin, alışılmış duyguların şairi” olmamıştır. Bu anlamda İkinci Yeni’nin önemli bir sesi olmuş ve yeni şiir algısının kurucu rollerinden birini üstlenmiştir.
Kaynakça
Güneş, Zeliha. Cemal Süreya’nın Şiir Dili. Eskişehir: T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2007.
Duruel, Nursel. A’dan Z’ye Cemal Süreya. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003.Süreya, Cemal. Sevda Sözleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010.
Ayşe Bahar Kanbur