Cahiers'de Kafka ile okuyucusu arasında şu konuşma geçer:
-Bu dünyanın en belirgin özelliği, köhneliğidir (Caducité), Bu dünyayla savaşacaksam eğer onun bu belirgin özelliğine yani köhneliğine saldırmam gerek. Bu hayat içinde yapabilir miyim bunu? Gerçekten yapabilir miyim bunu? Hem de yalnız inancın ve umudun silahları ile değil.
-Demek bu dünyayla savaşmak istiyorsun, hem de umutdan ve inançtan daha gerçek silâhlarla? Böyle silahlar şüphesiz var, fakat ancak belli şartlarda tanınabilir ve kullanılabilirler. Önce bu şartların sende olup olmadığını görmek isterim...
-Yoksa bile elde etmeye çalışabilirim belki?
-Şüphesiz. Ama bunda ben yardım edemem sana.
-Mademki öyle, neden beni önce sınamak istiyordun?
-Çünkü sana yoksunu olduğun şeyi değil, bir şeyin yoksulluk olduğunu göstermek istiyorum.2
“Hep anlatılmaz bir şeyi anlatmağa, açıklanamaz bir şeyi açıklamaya çalışıyorum ben...”3
Bu çözülmeyen çelişme, Kafka'nın alın yazısının ve bildirisinin çelişmesidir: “Bu arayış, İnsanlık dışı bir yola çıkıyor... Bu edebiyat sınırlara saldırmaktan başka bir şey değil...”4
Babasının işyerinde toplumsal sömürme ve baskı ilişkilerinin ilk tecrübelerini geçirir: "Mağaza, beni ruh hastası etti... Özellikle mağazada çalışanlara karşı tutum demek istiyorum... Sen, memurlarına "ödenmiş düşman" derdin, öyleydiler de zaten, fakat bana öyle gelirdi ki, onlar senin düşmanın olmadan önce sen onların "ödeyen düşmanı" idin... İşte bu, mağazayı dayanılmaz yaptı benim gözümde; bana senin karşında kendi durumunu hatırlatıyordu... Bunun içindir ki, ben de mutlaka mağazada çalışanlardan yana oluyordum."5
İnsana yabancı ve onun dışındaki bu kanun, bu yabancılaşma, yalnızca genelin tikele zıtlığını değil fakat iki toplumsal sınıfın çatışmasını ifade etmektedir. Kafka bunu biliyordu. Janouch'a, insanlardan değil düzenin kendisinden doğan kapitalizme özgü yabancılaşma mekanizmasını şöyle anlatıyor: "Kapitalizm, içerden dışarıya, dışarıdan içeriye, yukardan aşağıya, aşağıdan yukarıya giden bir bağımlılık sistemidir. Onda her şey basamaklandırılmış, demire vurulmuştur. Kapitalizm, dünyanın ve insan ruhunun bir halidir."6
İnsanların uykusu, ödevlerini unuttukları ölçüde deliksiz olur.
"Kesin olarak ödevlerini kim biliyor? Hiç kimse. İşte bunun içindir ki hepimizin vicdanı kötü; çabucak kendi kendimizi uyutarak ondan kaçmaya çalışıyoruz... Belki de benim uykusuzluklarım kendisine hayatımı borçlu olduğum bu ziyaretçinin korkusundan, başka bir şey değildir... Belki içimdeki büyük ölüm korkusu, bu uykusuzlukların arkasında gizlemiyordur. Belki, uyuduğum sürece beni terk eden ruhumun bir daha geriye dönmemesinden korkuyorum. Belki uykusuzluk, kuvvetli bir günah bilincinden, aniden gelebilecek bir hüküm karşısında duyulan korkudan başka bir şey değildir. Belki uykusuzluğunun kendisi bir günahtır. Belki doğaya karşı bir başkaldırmadır ... Günah, her türlü hastalığın tohumudur. Onun yüzünden ölümlüyüzdür."7
"Yaşamak demek, hayatın içinde olmak, hayata, onu yarattığım gözle bakmaktır. Dünyaya ancak yaratıldığı yerden iyi bakılabilir."8
Kendi içine çekilmişliğinden kendini suçlu hissetmektedir. "Niçin, bizi karşı konulmaz şekilde halk topluluğundan söküp alan şeye doğru değil de, bizi birleştiren şeye dönük kalmamalı... Bugünlerde hep; gittikçe daha çok hayatımı düşünüyorum. Baş hatayı arıyorum onda: bütün kötülüklerin kaynağını; ne olduğunu bilmeksizin işlediğim hatayı."9
İçlerindeki yıkılmış şeyle insanları birleştiren, gerçek insan birliğine, yalnızlık ve terkedilmişlik anından gidilir. "Yıkılmazlık, bir bütündür; her bireyde vardır, aynı zamanda o herkeste ortaktır; insanlar arasındaki bu çözülmez, eşsiz bağ buradan gelir".10 Ama, anlatılmaz bir boşluğun bunaltısında, oraya varacak yolun ucu bucağı yoktur, ıpıssızdır.
Bu ıssızlık, peşine düşülen birlikten her an döndürecek gibidir bizi: "Hayat, bizi, nelerden vazgeçirdiğini anlamamıza bile fırsat vermeyen devamlı bir kaçış, bir ayrılıştır."11
Böylece Kafka'da her şey, birbirine karşıt kavramlarla yürür: kalabalık ve yalnızlık, inanç ve inkar.
Kafka, Max Brod'a yazdığı bir mektupta, insanın güçsüzlüğü üzerinde değil, onun ahlaki kaynakları ve olumlu eylem imkanları üzerinde durur. Şöyle yazmaktadır: "Kendisine, özgü bir şeyler taşıyan ve "Dünyayı olduğu gibi almak gerekir" demeyip, "Dünya nasıl isterse öyle olsun ben, insanların arzusuna uyarak vazgeçemiyeceğim bir özgürlüğü sürdürürüm"12 diyen bir insan çıktığı ve dünya bu sözleri işittiği andan itibaren varlık değişir.
"Bir hedef var fakat yol yok; bizim yol dediğimiz şey, tereddüttür."13
Kafka, bu iç dünyasının kaypaklığından kurtuluşu, sadece sanatçı yaratışta ve mit yaratmada bulur.
Edebiyat yaratışı, Kafka'ya, varoluş çatışmasını aşma imkanını verecek olan yabancılaşmadan kurtulma tekniği midir? İnsani olandan çıkan bir yol olacak mıdır bu? Sanat, dini inancın yerini alabilecek midir? Sanatçı, Peygamberce ödevini yerine getirebilecek midir? Kafka, ölüme karşı bu bahse girişti. "Her şeye rağmen, ne pahasına olursa olsun yazacağım. Bu benim hayatta kalma savaşımdır."14
"Umutsuzluğa düşme, hatta umudunu yitirmediğin şeylerden bile; sen, olanaklarının sonunun geldiğini sanırken bakarsın yeni güçler belirir. Yaşamak denilen şey de budur... Yağmura bırak kendini; bırak yağmurun çelik okları vücudunu delip geçsin... Ve her şeye rağmen orada kal; seni ansızın sonsuz ışığına boğacak olan güneşi dimdik bekle."15
Hazırlayan: Gökhan Demir / Kafka Okur Dergisi, 1. Sayı
1. Journal intime, Grasset s.2Z1
2. Preparatifs ..... .'de «Les huit cahieris in octavo» s. 103
3. Milena'ya Mektuplar, s. 250
4. Journal intime, s.529
5. Préparatifs .. .'de "Lettre au pére," s. 178-9
6. Journal intime, 10 Ekim 1911 "Kurumun hem lehinde, hem aleyhinde ... bilgiççe bir yazı yazdım…" s. 131
7. Aynı eser, s. 64 ve 137
8. Preparatifs ..... .'te «Cahiers in-octavo" s, 102
9. La Muraille de Chine'de "Reeherches d'un chien" s. 234 ve 249
10. Preparatifs…'de "Méditations 'sur le péché….." ? s. 44-45
11. Journal intime, .Grasset, s. 290
12. JANOUCH, Kafka m'a dit, s. 59
13. Préparatifs….'te (Meditations sur.le péché ..s.39
14. Journal intime, 51 Temmuz. 1914 s. 60
15. Carnets