Quantcast
Channel: KAFKAOKUR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 344

Dile Gelmişsin İstanbul

$
0
0

Bir ilkbahar sabahı düşmüş açık mavinin her tonu gökyüzüne ve yüzümü yakıyor güneş. Sahiller boyunca vapur seslerine, kaldırımlara karışmış insan yansımaları. Telaş içinde savrulmuşlar dört bir yanına Taksim’in. Öte yandan ağız ağza dolu tramvaylar, otobüsler, arabalar geçiyor önümden. Ve başını almış gidiyor asfalt ayaklarımdan. Belki dükkânını açmak üzere evinden çıkmış üç beş adam, okuluna geciken saçı atkuyruğu küçük bir kız, köşede kavga eden iki sevgili. Yanımdan geçip gidiyorlar ait oldukları yerlere, yollara belki yönlere. Yürüyorum Beyoğlu sokaklarında. Hangi köşe başına çıksam bir hikâye anlatacak şimdi. Usulca başlayacak hikâyesine ya derdine edip de ortak ya da sevincine dost. En hüzünlüsüdür Galata. Diyecektir ki, “Ne yangınlar gördüm, ne imparatorluklar, ne esirler, ne yıkımlar gördüm, ne yıkanlar. Ne manzara görebildim, ne insanlar…”

Üçtaş oynayan çocuklar gördüm bir öğle sonrası. Boyası dökülmüş evlerden yemek kokuları taşıyor, hayat gibi sokağa. İçime çekiyorum. Tam ortasındayım Balat’ın. Karşımda bir kahvehane, içinde genç şair hasretini yüklemiş omuzlarına. Şiir yazıyor, çay dumanının buğulu görüntüsüne. Durdum bir yerden göğü, Haliç’i dinledim. Hangi evin önünden geçsem bir hikâye anlatacak şimdi. Milyon tane hayatın gelişine gidişine tanık olan kapıları fısıldayacak küçük çatlaklardan. Diyecektir ki, “Elbet çatlakların yerini insanları dolduruyor evin, zamanın yerini çivi izleri aldığı gibi boylu boyunca.”

Gece uykunun kolundan çekiştiriyor şehri terk etmek için. Boğaz rüzgârı, martı çığlıklarına karışmış çoktan Sarıyer’de. Dalgalar kayıkçıların ağlarına uzanmış, balıklar denize meftun. Hangi sahile vursam bir kıyamet kopacak şimdi. Dile gelecek mehtaba dalmış deniz. Diyecektir ki, “Ya oltasına takıldım kaldım hayallerine dalmış ihtiyar balıkçının ya da yazgısı kalbinin limanını arayan genç bir kaptanın.” Kaldırım taşlarını araladı dalgalar, ağladı saatlerce. Saklandığı gökten örtü misali dökülüyor yağmur damlaları üstüne İstanbul’un.

Bir adam dikiliyor iskelenin önünde, gazete bayiinin yanında hemen, elinde simit. Geri dönüşü olmayan vedalar yağar yağmur gibi çatısına Haydarpaşa’nın. Oturdum merdivenlerine, kalabalıklar düşündüm. Birbirine sarılmış insan silüetleri, trenin arka ışıklarına karışmış, nice eller gördüm. Bavulunu çarpa çarpa yetişenlerin, yüreğine basa basa gidenlerin sesleri kulağımda hala. Vagonlarca geçiyor kelimeler, geçip giden diğer her şey gibi sessiz sessiz. Ey iliklerine kadar mağrur, ıssız, soğuk istasyon, merhaba! Ve oturmuşuz karşılıklı Kız Kulesi’yle. O, bir ok atımı kadar uzak kuleden bir ada. Sürgüne vatan, kaleden dünya. Bense bir tutkun İstanbul’a. Hangi söze sığınsam, inkâr edecek şimdi. Diyecektir ki, “Güzelliği de Kız Kulesi gibi İstanbul’un, hüznü de.”

Yeşilin en güzel tonu, yol kıvrımlarına boylu boyunca uzanan. Burnumun direğinde hala denizin tuzlu bahar kokusu. Ortaköy Camii güvercinleri seyre dalmış. Ufka ulaşmış mı akşam güneşi? Bir ihtiyar camiden çıkıyor elinde baston. Bir bank seçiyor, en güzel meydanına komşu Boğaz’ın. Eminim dilinde bir türkü ve közlenmiş kestanelerin tatlı tadı. Hangi şehre sürgün edilsem ahı kalacak şimdi. Sen körler ülkesinin karşısına kurulan kent, İstanbul. Diyeceksin ki, “Bilirim gökte bembeyaz bir güvercinin, sürgünde esirin, gezginin, insanı bu şehrin, mavi bir balkonun bulutlarından, benim toprağımı aradığını ve bilirim vedalara sığındığını ancak özlem kalacak şimdi…”

Kafka Okur Dergi, Sayı 4, 2015
Melissa Keçeli
Çizim: Muhammed Ali Üzen

Viewing all articles
Browse latest Browse all 344

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue